Bu hafta Colorado’daki Beaver Creek Resort’ta gerçekleştirilen Değerli Metaller Zirvesi, altın fiyatlarının rekor seviyelere ulaşmasının arkasındaki temel etmenleri derinlemesine ele aldı. Zirvede, sektörün önde gelen isimleri artan enflasyon, ekonomik belirsizlikler ve merkez bankalarının altına olan yoğun talebinin altın fiyatlarını nasıl etkilediğini tartıştı. Uzmanlar, özellikle merkez bankalarının altın rezervlerini artırma eğiliminden ve bu eğilimin uzun vadede altın fiyatlarının geleceğini nasıl şekillendirebileceğinden bahsettiler. Ayrıca, altının yatırım portföylerinde daha geniş bir yer edinmesi gerektiği ve fiyatların bu talep doğrultusunda yükselmeye devam edeceği öngörüldü.
Altın Fiyatlarında Rekor Artış
Uzmanlar, altının ons başına 2.554,78 dolar ile tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmasının, jeopolitik gerilimler ve merkez bankalarının büyük altın alımlarından kaynaklandığını belirtti. Sprott Asset Management’tan John Hathaway, madencilik yatırımcısı Frank Giustra, altın fon yöneticisi Ronald-Peter Stöferle ve yatırım gurusu Rick Rule gibi sektörün önemli isimleri, bu yükselişin devam edebileceğini öngördü. Özellikle merkez bankalarının altın rezervlerini artırması ve yatırımcıların güvenli liman olarak altına yönelmesi, fiyatların daha da yukarı çıkmasına yol açabilir.
Merkez Bankalarının Altın Talebi
Ronald-Peter Stöferle, merkez bankalarının altın alımlarındaki artışa dikkat çekti ve bu kurumların dünya genelindeki yıllık altın üretiminin %30’una yakınını satın aldığını ifade etti. 2023’ün ilk yarısında, özellikle Rusya’ya yönelik yaptırımların ardından, 483 ton altın satın alarak yeni bir rekor kırdıklarını belirtti. Stöferle, bu trendin gelişmekte olan ülkelerin rezerv varlık olarak altına yönelme eğiliminden kaynaklandığını ve “de-dolarizasyon” sürecinin hız kazandığını söyledi.
Enflasyon ve Küresel Ekonomik Gelişmeler
Uzmanlar, enflasyonun kısa vadede endişe verici bir seviyeye ulaşmasa da, uzun vadede enflasyonist baskıların devam edeceği konusunda hemfikir. Frank Giustra, özellikle ABD’deki mali teşviklerin enflasyonu körüklemeye devam ettiğini belirtti. Giustra, ülkenin artan borç ve bütçe açıklarının, olası bir durgunlukta daha da kötüleşeceğini ifade etti. ABD, tam istihdam koşullarında olmasına rağmen 1,9 trilyon dolarlık bir bütçe açığıyla karşı karşıya bulunuyor.
Altının Geleceği: Uzun Vadeli Yükseliş Beklentisi
Altın için uzun vadeli beklentiler olumlu olsa da, kısa vadede dikkatli olunması gerektiği vurgulandı. Stöferle, piyasanın son kazançları sindirmesiyle birlikte altın fiyatlarında kısa vadede bir düşüş olabileceğini söyledi. “Altın fiyatlarının ons başına 2.300-2.350 dolar seviyelerine gerilemesinin, piyasalar açısından olumlu bir düzeltme olacağını ifade etti.”
Altın Hisseleri: Fiyat Artışına Rağmen Beklentilerin Gerisinde
Altın fiyatlarındaki artışa rağmen, madencilik hisseleri yatırımcılar için hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor. Rick Rule, altın madenciliği şirketlerinin performansını ölçen GDX endeksinin son on yılda %40 düştüğüne dikkat çekti. Bu düşük performansı, sermaye tahsisindeki hatalar, enflasyonist baskılar ve birleşme-satın alma süreçlerindeki yanlış zamanlamalarla ilişkilendirdi.
Yatırımcılar için bu hisselerin hala cazip bir seçenek olabileceğini belirten Rule, enerji maliyetlerinin dengelenmesi ve girdi fiyatlarının düşmesiyle altın madenciliği hisselerinde toparlanma beklediğini söyledi. “GDX endeksinin orta vadede iki katına çıkma potansiyeli var,” dedi.
Küresel Altın Talebi ve De-Dolarizasyon
Sektör uzmanları, küresel ekonomide yaşanan değişimlerin altın talebini nasıl etkilediğini de değerlendirdi. Stöferle, özellikle BRICS ülkeleri (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) gibi gelişmekte olan pazarların altına olan talebinin arttığını ve küresel mücevher talebinin %66’sını bu ülkelerin oluşturduğunu belirtti. Hathaway ise, altının sadece bir yatırım aracı olarak değil, küresel ticaretin yeniden şekillendirilmesinde stratejik bir varlık olarak kullanıldığını vurguladı.
